1964 İstanbul doğumlu. İ.Ü. Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünden 1989 yılında mezun oldu. “Usum yangın yerinde su damlacığı” ve “Ay Çağırırken Ufukta” adıyla iki şiir kitabı bulunmakta. Ses, soluk ve diksiyon üzerine yazdığı “Türkçe Konuş(tur)ma Sanatı” adlı kitabı Mona Yayınevinden yayınlandı. Yirmiye yakın tiyatro oyunu uyarladı ve yazdı. Bu oyunların bir kısmı Devlet Tiyatrolarında, özel tiyatrolarda ve İ.B. Şehir Tiyatrolarında sahnelendi, oyunları Mitos-Boyut ve Agora yayınevlerince kitaplaştırıldı. Sinema ve tv için senaryolar yazdı. Ülkemizde ve yurtdışında birçok oyuna yönetmen olarak imza atan Kocatürk, bu oyunlarla gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında çeşitli ödüller kazandı. Değişik tiyatrolarda üstlendiği rollerle de birçok ödüle değer bulundu. Kendi kurduğu “Tiyatro Kumpanyası” adlı tiyatro grubuyla oyunlar sahnelemeye devam ediyor. Bu oyunlardan bazıları : Can Yücel’in hayatı olan “Can”, Orhan Veli’nin hayatını değişik bir bakış açısıyla uyarladığı ve sahnelediği “Ben Orhan Veli”, Ahmed Arif’in tek kitaplık şiir serüvenini konu alan “Hasretinden Prangalar Eskittim”, Aziz Nesin’in 100.Yaşına ithaf ettiği “Azizim”, Nazım Hikmet’in 115. Yaşını kutlamak için sahnelediği “Hürriyet Kavgası.
2017 yılından beri ailesiyle birlikte Berlin’de yaşıyor. Eşi Ayça Kocatürk ile birlikte Alman yayıncılığından esinlenerek, 2020 yılı sonunda çocuklar için sesli tiyatro platformu olan “Tikutu”yu kurmaya karar verdiler.
Minik Barış ve kardeşi günden güne büyüyor. Peki ya günler nasıl büyüyor? Azalıyor mu? Çoğalıyor mu? Dün, bugün, yarın, geçmiş, şimdi, gelecek... Hepsi Barış’ın oyuncak dolabında. Aslında hepimiz gibi onlar da Zaman Anne’nin kollarında.
Hepinizin tanıdığı sabun ailesinin en mutlu üyesi Sabuncuk... Sabuncuk kim mi? Ne işe mi yarar? Yoksa sen daha tanışmadın mı Sabuncuk'la? Sabuncuğun köpükleri ve mis gibi kokusuyla?
İnanabiliyor musun Tombiş? Cemile çok yakında abla oluyor. Kim bilir kardeşiyle onu neler neler bekliyor...
Bakın bakın işte orada! O, Cemile. Ama herkesin gözü tay tay yürüyen kardeşi Murat'ın üstünde. “Aferin Murat.” “Harikasın Murat!” Anlaşılan bu durum Cemile'yi zorlayacak.
Karanlık Cemile'nin uykusunu kaçırıyor. Karanlıkta pembe pantolonlar canavara dönüşüyor. Cemile’nin gözüne uyku girmiyor.
Cemile televizyon izlemeyi çok seviyor. Evet çok seviyor. Evde ilk ona selam veriyor, sofraya onunla oturuyor, artık uyumak değil televizyon izlemek istiyor. Annesi ve babası duruma el koyuyor.
Baharın gelişi, nehir kıyısında yaşayan dostlarımız Su Sıçanı’nı ve Köstebek’i çok mutlu etmişti. Ama savurgan Kara Kurbağası’nın başlarına nasıl çoraplar öreceğinden habersizdiler. Bu öyküde bizim kafadarların sürükleyici bir macerasına şahit olacaksınız.
Hayvanlara eziyet eden bir prensin, bir cadı tarafından cezalandırılması sonucu kurbağaya dönüştürülmesi. Sonrasında bir prensesin eline düşmesi ve eziyet görmesi. Kurbağaya dönüştürülen Prens ile Prenses büyüyü bozabilecekler mi?
Grimm kardeşlerin çok sevdiğiniz Rapunzel masalını bir de bizden dinleyin. Bu masalda herkes birbirine söz veriyor. İş söz vermekle kalsa iyi... Bir de o sözü tutmak gerekiyor. Ailesinin tutmadığı sözler yüzünden başı dertte olan yardımsever Rapunzel’in yolu talih kuşu Umay’la kesişiyor.
Dedektif Muşuk ve yardımcısı Gagali, gezegenlerin esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolması üzerine harekete geçerler. Ancak onları büyük bir sürpriz beklemektedir.
Uykucu bir nöbetçinin boyut kapısını açık unutmasıyla boyutlar arası bir serüvenin kapısı aralanıyor. Noktalar, doğrular, üçgenler, kareler, küreler... Eğlenceli ve bilgi dolu bir serüven sizleri bekliyor.
Emek olmadan yemek olur mu hiç? Bu sorunun cevabı Çiftçi Tokses’in çiftliğinde, çalışkan tavuk Işıldak ve tembel dostlarının hikayesinde saklı.
Savaş’ın soğuk yüzü dostumuz Özgür’ün peşini bir türlü bırakmıyor. Ama barış dolu bir rüyanın sıcaklığı herkesin yüreğine umut tohumları ekiyor. Özgür’ün Rüyası, hepimize savaşa hayır demenin yollarını bir kez daha hatırlatıyor.
Kardan adam olur da kardan çocuk olmaz mı hiç?
Güzeller güzeli Kar tanesi, kardan olsa da hikayesiyle hepimizin yüreklerini ısıtıyor.
Yaşadıkları yerde rahatı bulamayan bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz el ele verip Bremen'e doğru yola çıkıyorlar. Hikaye bu ya, haydutlarla yaşadıkları tehlikeli bir macera onları hayalini kurdukları yaşantıya kavuşturuyor.
Bencil Dev Kermes, sahip olduğu güzellikleri paylaşmak istemiyordu. Baharın güzelliklerini yalnızca kendi yaşamak istiyordu. Öyle ki bahçesini en az onun kadar seven çocukları korkuttu ve bahçesinden kovdu. Hiç bitmeyecek kışın soğuğu böylece başlamış oldu.
Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin. Bugün ormanda yarışımız var. Bir köşede ormanın en hızlısı Tavşan. Diğer köşedeyse sakin, ağır, kendinden emin Kaplumbağa. O halde yarış başlasın herkes hazırsa!
Baş döndüren bir hortum Dorothy ve dostu Toto'yu hiç bilmedikleri uzak bir diyara sürüklemiştir. Evlerine dönmenin tek yolu Oz büyücüsüne ulaşmaktır. Yolda karşılaştıkları, beyinsiz Korkuluk, kalpsiz Teneke ve korkak Aslan'la maceralara atılırken hepsinin aklında tek bir soru vardır: Oz Büyücüsü Nerede?
Gökyüzünde kükreyen aslanlar, Korkusuz Korkuluk Cesur ve kuşlar, hepsi Ubu adasındaki yaşlı Pulu'nun tarlasındalar. Yağmurun gizemli yolculuğunu bilge baykuş Puhu'dan dinliyor ve adayı tekrar eski yeşil günlerine kavuşturmak için Korkusuz korkuluk Cesur ve tüm kuşlar el ele veriyorlar.
Bolluk içinde rahat bir yaşam sürmeyi kim istemez? Kahramanımız yoksul köylü de yoksulluktan kurtulup rahat bir yaşama kavuşmayı çok istiyordu. Köylünün kümesinde yaşayan tavuk onun bu haline üzülüp altından bir yumurta yumurtlayınca olanlar oldu.
Şiddet şiddeti doğurur, öfke öfkeyi... Ama akıl hepsinin üstesinden gelir. Bakalım bizim boğalar, matadorun kurnazlıklarının üstesinden nasıl gelecek? Bileklerine mi güvenecekler yoksa akıllarının gücüne mi?
Hepiniz bilirsiniz, Nasreddin Hoca hazırcevaptır, şakacıdır, yardımseverdir, zekidir, bilgilidir. Peki sizce bilmedikleri var mıdır? Karşısına çıkan üç adamın sorduğu zor sorulara hazır mıdır?
Okumayı, öğrenmeyi, bildikçe güçlenmeyi çok seven Sindirella, annesi ölünce okulu bırakmak zorunda kalır. Sabahtan akşama dek babası ve abilerinin işleriyle uğraşır. Ancak Sindirella’yı bekleyen yalnızca kirli bulaşıklar değildir. Şifacı Yaşlı Kadın’la yolları kesişince Sindirella’nın önünde yepyeni bir geleceğin kapıları aralanır.
Kahramanımız Alaaddin, Yasemin’e aşık oluyor, Yasemin için maceradan maceraya koşuyor. Bu yolda kötü kalpli Cafer ile mücadele ediyor, lamba cininden yardım istiyor, zorlukları aşıp Yasemin’e kavuşuyor.
Ormanda okul başladı; yeni dostlukların, yeni maceraların ve daha çok şey öğrenmenin zamanı geldi. Küçük sincaplar, tilkiler, kirpiler, ayılar ve tüm diğer hayvanlar heyecanla yola koyuldular. Bakalım ilk gün nasıl geçecek?
Orman okulu’nda dersler başladı. İlk günden kaynaşan küçük hayvanlar bugün çok heyecanlı. Çünkü birazdan öğretmenleriyle birlikte taşıtları öğrenmek için şehri gezecekler…
Haftanın hangi günleri tatil, hangi günlerinde okula gidilir? Perşembeden sonra hangi gün gelir? Ya çarşambadan önce? Yasemin tüm bunları babasıyla beraber öğreniyor, planlarını da ona göre yapıyor.
Yasemin zamanının çoğunu tabletiyle geçiriyor. Anne ve babası da bu durumdan rahatsız oluyorlar ve ona seveceğini düşündükleri bir hediye veriyorlar. Bu hediyeyle birlikte Yasemin, çok sevdiği tabletinden, bir çok sesli tiyatro oyunu dinlemeye başlıyor.
Yasemin eve gelirken kaybolmuş küçük bir köpek buluyor. Üşümüş ve aç olan küçük köpekçiği bir güzel ısıtıp, karnını doyuruyorlar. Ve küçük köpekçiğin özlemine kulak verip, evini bulmak için ailece yollara düşüyorlar.
Anneler gününün coşkusu hepimizi sardı. Ama Yasemin’in bir sorunu vardı. Sevginin gücünü ona gösteren annesi çok mutlu olsun istiyordu ama annesi neyle mutlu olurdu? Ah ah… Doğru hediyeyi bulmak ne kadar da zordu!Anneler gününün coşkusu hepimizi sardı. Ama Yasemin’in bir sorunu vardı. Sevginin gücünü ona gösteren annesi çok mutlu olsun istiyordu ama annesi neyle mutlu olurdu? Ah ah… Doğru hediyeyi bulmak ne kadar da zordu!
Yasemin çok heyecanlı çünkü babalar günü yaklaştı! Üstelik alacağı hediyeyi çabucak seçti ama bu kez de parası yetmiyordu. Yasemin hemen aklını çalıştırdı ve harika bir çözüm buldu. Yardımlaşma ve dayanışmanın önemi üzerine kurgulanmış yepyeni bir Yasemin hikayesi sizlerle.
Uçarı ve maceraperest kafadarlarımız Ayıcık ile Kaplancık, hayallerinin ülkesi Panama'ya doğru çıktıkları yolun, onları nereye götüreceğinden habersizdirler. Yine de doğru yolda olduklarına dair inançlarını bir an olsun yitirmezler.
Yasemin endişeleniyordu. Çünkü en yakın arkadaşı Mine bir süredir çok üzgündü. Anne babası boşanacaktı. Mine bu karara saygı duymak istemiyor, öfkeleniyordu. Yasemin'in aklı sorularla doldu: Boşanma ne demekti? İnsanlar neden boşanırdı? Yoksa onun anne babası da boşanacak mıydı?
Padişah'ın yaşadığı şehrin kıyısında, kuru derenin yamacında, tek odalı kulübesinde anasıyla yoksul bir yaşam süren kahramanımız Keloğlan günün birinde Ak Dede'ye rastladı ve ondan bir kutu aldı. "Sakın ha 'açıl kutum açıl' deme" dediyse de Ak Dede, bizim keleş oğlan durur mu? Açtı kutuyu gördü kötüyü. Halk kahramanımız Keloğlan'ın bu macerasında açgözlülüğün sınırsızlığı usta bir dille anlatılıyor.