Okumayı, öğrenmeyi, bildikçe güçlenmeyi çok seven Sindirella, annesi ölünce okulu bırakmak zorunda kalır. Sabahtan akşama dek babası ve abilerinin işleriyle uğraşır. Ancak Sindirella’yı bekleyen yalnızca kirli bulaşıklar değildir. Şifacı Yaşlı Kadın’la yolları kesişince Sindirella’nın önünde yepyeni bir geleceğin kapıları aralanır.
Hepiniz bilirsiniz, Nasreddin Hoca hazırcevaptır, şakacıdır, yardımseverdir, zekidir, bilgilidir. Peki sizce bilmedikleri var mıdır? Karşısına çıkan üç adamın sorduğu zor sorulara hazır mıdır?
Şiddet şiddeti doğurur, öfke öfkeyi... Ama akıl hepsinin üstesinden gelir. Bakalım bizim boğalar, matadorun kurnazlıklarının üstesinden nasıl gelecek? Bileklerine mi güvenecekler yoksa akıllarının gücüne mi?
Bolluk içinde rahat bir yaşam sürmeyi kim istemez? Kahramanımız yoksul köylü de yoksulluktan kurtulup rahat bir yaşama kavuşmayı çok istiyordu. Köylünün kümesinde yaşayan tavuk onun bu haline üzülüp altından bir yumurta yumurtlayınca olanlar oldu.
Gökyüzünde kükreyen aslanlar, Korkusuz Korkuluk Cesur ve kuşlar, hepsi Ubu adasındaki yaşlı Pulu'nun tarlasındalar. Yağmurun gizemli yolculuğunu bilge baykuş Puhu'dan dinliyor ve adayı tekrar eski yeşil günlerine kavuşturmak için Korkusuz korkuluk Cesur ve tüm kuşlar el ele veriyorlar.
Minik karınca yaz sıcağına aldırış etmeden soğuk kış günlerine hazırlık yaparken, ağustos böceği ona şarkılar söyler. Karınca bu durumdan hoşnut değildir. Herkesin kendisi gibi hiç durmadan çalışmasını beklemektedir. Peki ya herkesin aynı işi yaptığı yerde şarkıları kim çalıp söyler? Ya şarkı söylemek de bir iş ise...
Günün birinde dört mevsim, Toprak Ana'nın kapısını çalar. Hepsi de onunla birlikte yaşamayı ister. Ama dört kardeşin dördü de birbirinden farklıdır. Acaba içlerinden hangisi Toprak Ana'yla yaşamalıdır?
Baş döndüren bir hortum Dorothy ve dostu Toto'yu hiç bilmedikleri uzak bir diyara sürüklemiştir. Evlerine dönmenin tek yolu Oz büyücüsüne ulaşmaktır. Yolda karşılaştıkları, beyinsiz Korkuluk, kalpsiz Teneke ve korkak Aslan'la maceralara atılırken hepsinin aklında tek bir soru vardır: Oz Büyücüsü Nerede?
Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin. Bugün ormanda yarışımız var. Bir köşede ormanın en hızlısı Tavşan. Diğer köşedeyse sakin, ağır, kendinden emin Kaplumbağa. O halde yarış başlasın herkes hazırsa!
Bencil Dev Kermes, sahip olduğu güzellikleri paylaşmak istemiyordu. Baharın güzelliklerini yalnızca kendi yaşamak istiyordu. Öyle ki bahçesini en az onun kadar seven çocukları korkuttu ve bahçesinden kovdu. Hiç bitmeyecek kışın soğuğu böylece başlamış oldu.
Çirkin ördek yavrusu talihsizdi çünkü farklı olmayı kusur sayanların arasında doğdu. Çirkin ördek yavrusu ne yapsın, düştü yollara, kendi gibi çirkinlerin yaşadığı yeri bulmaya.
Yaşadıkları yerde rahatı bulamayan bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz el ele verip Bremen'e doğru yola çıkıyorlar. Hikaye bu ya, haydutlarla yaşadıkları tehlikeli bir macera onları hayalini kurdukları yaşantıya kavuşturuyor.
Kardan adam olur da kardan çocuk olmaz mı hiç?
Güzeller güzeli Kar tanesi, kardan olsa da hikayesiyle hepimizin yüreklerini ısıtıyor.
Şehir faresi sık sık ziyaret ettiği arkadaşı Tarla Faresi'ni şehirde ağırlamaya ikna eder. Ancak şehir hayatı Tarla Faresi'nin beklediği gibi çıkmaz ve oturdukları sofrada onları türlü türlü heyecan bekler.
Savaş’ın soğuk yüzü dostumuz Özgür’ün peşini bir türlü bırakmıyor. Ama barış dolu bir rüyanın sıcaklığı herkesin yüreğine umut tohumları ekiyor. Özgür’ün Rüyası, hepimize savaşa hayır demenin yollarını bir kez daha hatırlatıyor.
Gerda ve Kay iki yakın arkadaştırlar. Günün birinde Kay ortadan kaybolunca Gerda onun izini sürer ve tüm oklar bir kişiyi göstermektedir : Çocukları uyutup kaçıran, ismi masallara konu olmuş Karlar Kraliçesi.
Emek olmadan yemek olur mu hiç? Bu sorunun cevabı Çiftçi Tokses’in çiftliğinde, çalışkan tavuk Işıldak ve tembel dostlarının hikayesinde saklı.
Uykucu bir nöbetçinin boyut kapısını açık unutmasıyla boyutlar arası bir serüvenin kapısı aralanıyor. Noktalar, doğrular, üçgenler, kareler, küreler... Eğlenceli ve bilgi dolu bir serüven sizleri bekliyor.
Dedektif Muşuk ve yardımcısı Gagali, gezegenlerin esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolması üzerine harekete geçerler. Ancak onları büyük bir sürpriz beklemektedir.
Grimm kardeşlerin çok sevdiğiniz Rapunzel masalını bir de bizden dinleyin. Bu masalda herkes birbirine söz veriyor. İş söz vermekle kalsa iyi... Bir de o sözü tutmak gerekiyor. Ailesinin tutmadığı sözler yüzünden başı dertte olan yardımsever Rapunzel’in yolu talih kuşu Umay’la kesişiyor.
Hayvanlara eziyet eden bir prensin, bir cadı tarafından cezalandırılması sonucu kurbağaya dönüştürülmesi. Sonrasında bir prensesin eline düşmesi ve eziyet görmesi. Kurbağaya dönüştürülen Prens ile Prenses büyüyü bozabilecekler mi?
Baharın gelişi, nehir kıyısında yaşayan dostlarımız Su Sıçanı’nı ve Köstebek’i çok mutlu etmişti. Ama savurgan Kara Kurbağası’nın başlarına nasıl çoraplar öreceğinden habersizdiler. Bu öyküde bizim kafadarların sürükleyici bir macerasına şahit olacaksınız.
Ay! Aman Tombiş sessiz ol. Kimselere söyleme. Zaten çişini altına yaptı ve çok utanıyor Cemile. Baksana ağlıyor şu ağacın dibinde.
Cemile televizyon izlemeyi çok seviyor. Evet çok seviyor. Evde ilk ona selam veriyor, sofraya onunla oturuyor, artık uyumak değil televizyon izlemek istiyor. Annesi ve babası duruma el koyuyor.
Karanlık Cemile'nin uykusunu kaçırıyor. Karanlıkta pembe pantolonlar canavara dönüşüyor. Cemile’nin gözüne uyku girmiyor.
Bakın bakın işte orada! O, Cemile. Ama herkesin gözü tay tay yürüyen kardeşi Murat'ın üstünde. “Aferin Murat.” “Harikasın Murat!” Anlaşılan bu durum Cemile'yi zorlayacak.
Cemile'nin arkadaşları misafirliğe geliyor. Hep birlikte oyun oynamaları gerekiyor, ama... Cemile oyuncaklarını paylaşmak istemiyor.
İnanabiliyor musun Tombiş? Cemile çok yakında abla oluyor. Kim bilir kardeşiyle onu neler neler bekliyor...
Damla'nın en sevdiği şey parkta oyun oynamak. Eve döndüğünde de köpüklü bir banyo yapıp misler gibi kokmak.
Görme, duyma, tatma, koklama, dokunma. Damla beş duyumuzun beşinin de farkına nasıl varıyor?
Kaç gözümüz var? Kaç burnumuz? Kaç elimiz var? Peki bir elimizde kaç parmak? Say bak...
Çürük dişler, bakteriler, mikroplar. Hepsinden kurtulmanın yolu çok kolay. Biraz diş macunu, bir adet fırça. Haydi Damla, sabah öğle akşam dişlerini fırçala.
Bugün Damla ile annesi bahçeyle ilgilendi. Ama bu işin sonunda Damla'nın elleri kirlendi. Annesi'nin yardımıyla el yıkamayı da öğrendi.
Damla yeni güne gözlerini açtı. Koştu pencereden dışarı baktı. Dışarıda görülecek ne kadar çok şey vardı!
Damla bugün ilk kez markete gitti. Babasıyla reyonları gezdi. Rengarenk meyveler, renkli renkli sebzeler Damla'nın çok dikkatini çekti. Her şeyin bir rengi vardı ama adları neydi?
Hepinizin tanıdığı sabun ailesinin en mutlu üyesi Sabuncuk... Sabuncuk kim mi? Ne işe mi yarar? Yoksa sen daha tanışmadın mı Sabuncuk'la? Sabuncuğun köpükleri ve mis gibi kokusuyla?
Minik Barış ve kardeşi günden güne büyüyor. Peki ya günler nasıl büyüyor? Azalıyor mu? Çoğalıyor mu? Dün, bugün, yarın, geçmiş, şimdi, gelecek... Hepsi Barış’ın oyuncak dolabında. Aslında hepimiz gibi onlar da Zaman Anne’nin kollarında.
Kahramanımız Alaaddin, Yasemin’e aşık oluyor, Yasemin için maceradan maceraya koşuyor. Bu yolda kötü kalpli Cafer ile mücadele ediyor, lamba cininden yardım istiyor, zorlukları aşıp Yasemin’e kavuşuyor.
Minik Onur’un canı karpuz yemek istiyor ama önce yemek yemesi ve sofra toplanırken anne ve babasına yardım etmesi gerekiyor. O bunları yaparken, belki de onu bir sürpriz bekliyor.
Ormanda okul başladı; yeni dostlukların, yeni maceraların ve daha çok şey öğrenmenin zamanı geldi. Küçük sincaplar, tilkiler, kirpiler, ayılar ve tüm diğer hayvanlar heyecanla yola koyuldular. Bakalım ilk gün nasıl geçecek?
Orman okulu’nda dersler başladı. İlk günden kaynaşan küçük hayvanlar bugün çok heyecanlı. Çünkü birazdan öğretmenleriyle birlikte taşıtları öğrenmek için şehri gezecekler…
Haftanın hangi günleri tatil, hangi günlerinde okula gidilir? Perşembeden sonra hangi gün gelir? Ya çarşambadan önce? Yasemin tüm bunları babasıyla beraber öğreniyor, planlarını da ona göre yapıyor.
Yasemin zamanının çoğunu tabletiyle geçiriyor. Anne ve babası da bu durumdan rahatsız oluyorlar ve ona seveceğini düşündükleri bir hediye veriyorlar. Bu hediyeyle birlikte Yasemin, çok sevdiği tabletinden, bir çok sesli tiyatro oyunu dinlemeye başlıyor.
Yasemin eve gelirken kaybolmuş küçük bir köpek buluyor. Üşümüş ve aç olan küçük köpekçiği bir güzel ısıtıp, karnını doyuruyorlar. Ve küçük köpekçiğin özlemine kulak verip, evini bulmak için ailece yollara düşüyorlar.
Uçarı ve maceraperest kafadarlarımız Ayıcık ile Kaplancık, hayallerinin ülkesi Panama'ya doğru çıktıkları yolun, onları nereye götüreceğinden habersizdirler. Yine de doğru yolda olduklarına dair inançlarını bir an olsun yitirmezler.
Yasemin endişeleniyordu. Çünkü en yakın arkadaşı Mine bir süredir çok üzgündü. Anne babası boşanacaktı. Mine bu karara saygı duymak istemiyor, öfkeleniyordu. Yasemin'in aklı sorularla doldu: Boşanma ne demekti? İnsanlar neden boşanırdı? Yoksa onun anne babası da boşanacak mıydı?
Padişah'ın yaşadığı şehrin kıyısında, kuru derenin yamacında, tek odalı kulübesinde anasıyla yoksul bir yaşam süren kahramanımız Keloğlan günün birinde Ak Dede'ye rastladı ve ondan bir kutu aldı. "Sakın ha 'açıl kutum açıl' deme" dediyse de Ak Dede, bizim keleş oğlan durur mu? Açtı kutuyu gördü kötüyü. Halk kahramanımız Keloğlan'ın bu macerasında açgözlülüğün sınırsızlığı usta bir dille anlatılıyor.
Bir çıkrık ki her derde deva, bir çıkrık ki her zehre deva. Evrilip çevrildikçe istekleri yerine getirir, tüm dilekleri gerçekleştirir. Ama açgözlü, hileci bir insana rastlarsa ne söz dinler ne emir, kötülerin başına binbir derttir.